20 Şubat 2017 Pazartesi

Berlin, Almanya

Ayağımın tozuyla geldim ve yazımın başına oturdum, Berlin'e gitmelisiniz Berlin çok güzel!

Toplam 3 günü sadece Berlin'e ayırdık ve günlük sınırsız toplu taşıma kartıyla şehrin bir ucundan bir ucuna, istediğimiz her yere gittik.

Öncelikle Berlin gezinizi kışın gerçekleştirmeyi planlıyorsanız bir daha düşünün, çünkü soğuktan burnumuz düştü. Onun dışında kültürü, tarihi ve bize benzerlikleriyle yabancılık çekmememizle çok sevdiğim bir şehir oldu Berlin.

Maalesef Almanya denince akla gelen ilk şeylerden biri Hitler ve Hitler Almanyası olduğu o tarihlerin günümüze yansımalarından başlıyorum. Malum, Hitler'in asıl niyeti anlaşıldığı zamana kadar bir sürü masum insan katledilmiş ve bunun unutulması, hazmedilmesi kolay bir şey değil. Aşağıdaki resim de ölen insanların anısına yapılmış bir anıt mezar. Sayıları ve boyut olarak değişkenlik göstermeleriyle ölen insanları temsil ediyor.





Bu anıta yürüme mesafesinde bulunan Pariser Meydanı, ismini Berlin'in Paris'in işgaline uğradığı zamandan alıyor. Bu Brandenburg Kapısı denilen zafer takı, şehir işgal edildiği zaman ayakta kalan tek yapıymış. Üzerindeki 4 atlı ve demir haç, barışı simgelemesi için daha sonradan eklenmiş.




Berlin'de bir başka görülmesi gereken yer ise Berliner Dom, yani Berlin Katedrali. Ben hayatımda camiden çok kilise, katedral gördüm ve neredeyse her gittiğim şehirde en az 1 tanesine gitmişimdir, içini bu kadar beğendiğim başka bir kilise olmamıştı.



DUVAR

Berlin Duvarı'nın başının Berlin'in bir ucunda kalmış, sonunun diğer ucunda kalmış olmasının nasıl azizliğine uğradığımızı anlatayım. Berlin Duvarı fotoğrafları diye gördüğümüz grafitiler ilginç resimler, öpüşen adamlar meğerse bizim duvar görelim diye gittiğimiz yerde değilmiş :( Diyoruz duvar nerede, dalga geçiyorlar sandık iki sıra beton ve demir görünce. Gitmeden önce duvarın gitmek istediğiniz tarafının durağına iyi baktığınıza emin olun yani :)





Berlin'e gitmeden önce araştırıp merak ettiğimiz yerlerden biri de Bergama Müzesi'ydi. Fiyatları bir müze için oldukça pahalı olmasına ve öğrenci kimliklerimizin hiçbirini kabul etmemelerine rağmen görülmeye değer olduğunu düşünüyorum. İçeride tanıdık bir sürü esere rastladık ancak siyasi muhabbetlere girmek istemediğim için istediğim gibi soru soramadım. Fakat Türkçe de dahil bir sürü dilde sesli rehber var. (sesli rehber diye çevirdim ama olmadı, audio guide demek istedim, bozmayalım lütfen :))

Bir de Unterwelten diye bir yer altı müzesine gittim ki, beni en en en çok etkileyen yerdi kesinlikle. Klostrofobiniz vs varsa pek size göre bir yer değil maalesef. Ki ben kokulardan kolay rahatsız olan biriyimdir, ona rağmen anlatılanlara kendimi kaptırıp hiçbir koku farketmedim. Gidince görmenizi çok istediğim için çok bahsetmeyeceğim tabi ama, Hitler'in ilk iktidara geldiği zamanlar halkı ikna etmek için neler yaptığını, korkutarak, sindirerek bastırdığını ve onları aslında kurtardığına nasıl inandırdığını görebileceğiniz bir yer. İçerideki barınakları, sığınakları ve hendekleri konulara ve kısımlara ayırmışlar, yani rehber eşliğinde gezebileceğiniz 4-5 farklı yer var. Biz ilk kısma gittik ama vaktimiz olsaydı diğerlerine de girmek isterdim.

Berlin'de bir başka farkettiğimiz şey ise şehrin değişik yerlerinde bulunan, havadan geçen borular. Meğerse onlar metro hattı yapılırken toprağın suyunu çekmek için yapılmış, çünkü toprak o kadar yapış yapış ve küçük taneliymiş ki 1 2 metre kazdıktan sonra hemen su çıkmaya başlıyormuş. Koca şehir tesisatı kötü yapılmış bir bina gibi. Kötü gözükmüyor, muhtemelen işlev de görüyordur, ama bunu burda ne işi var dedik:)





Berlin'e tekrar gidip gezemediğim müzeleri gezmeyi, güzel havalarda gidilebilecek yerlere uğramayı çok isterim. Size de mart ayından önce gitmemenizi öneririm. :)


Sevgiler,
B💋

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder