Yine bir daha gitmek için bir böbreğimi vermeye razı olduğum
yerlerden biri.
Bangkok, Tayland’ın başkenti ve Tayland aslında çok fakir
bir ülke. Halk bu yüzdendir ki turiste karşı inanılmaz sıcak kanlı ve
misafirperver. Yolda duran insanlar yabancı olduğunuzu anladıkları zaman ya
selam veriyor, ya el sallıyor.
Taksiler de pembe :)
Gerçekten hayal edilen uzakdoğuda olduğunuzu hissettirecek
yerler. İnanılmaz tropik ve egzotik. Ayrıca paraları bizimkine göre çok daha
ucuz olduğu için çılgın gibi döviz harcamanıza da gerek yok.
Neyse, yeteri kadar övmedim ama Tayland’da gitmeniz gereken
yerlere, yapmanız gereken şeylere geçelim. :)
Görünüşleri ve kokuları bizim yediklerimizle alakası olmayan
bir sürü meyveleri var. HEPSİNİ TADIN. Bir daha aynı fırsatı
bulamayabilirsiniz. Biz Türkiye’de tropik meyve gördüğümüzü zannediyormuşuz. Özellikle
mangustin, kamkati kokum ve durian. İsimleri hatırlaması zor ama tadını
unutamayacaksınız.
Bangkok denince ilk akla gelenler arasında Yüzen Çarşı var
bence. Bu çarşı aslında hem hediyelik eşya alabileceğiniz, hem bu bahsettiğim
meyveleri tadabileceğiniz, hem de kanalda gezinti yapabileceğiniz bir yer.
Kanal dediysem bizim boğaz turlarımız gibi değil tabi ki, çünkü suları çok pis
ve hiç berrak değil. Kıyılarında evler de bulunduğu için evinden çıkıp denize giren
oluyormuş, ancak o kıyılarda timsahlar da gördü bu gözler. Ben kayığın
üzerindeyken korktum, adamlar timsahlarla arkadaş.
Suların pisliğine rağmen yaşayan balıklar da var. El kadar
ekmeği tek lokmada kapabilen cins bir balık gördük, ben böyle aç balık
görmemiştim. :)
Bu marketlerden birinde Hindistan cevizi suyu içtik.
Bildiğimiz marketlerde de satılan Hindistan cevizine ortadan delikler açıp
pipet koyuyorlar. Ben pek sevmiyorum ama Hindistan cevizini sevenler bence
mutlaka denemeli.
Sadece burada satış yapan halk için söylemiyorum, bütün
şehir, hatta ülke için söylüyorum, mutlaka pazarlık yapın. Fiyatlar illa ki
düşüyor.
Tay masajı. Mutlu sonlu bitenlerden bahsetmiyorum. :) Aileye uygun masaj salonları var, fiyatları da Türkiye’de gittiğiniz Tay
masajlarınınkilerle alakasız. Gayet uygun fiyatlar ve en az iki saat sürüyor.
Masajı yapanlar genelde İngilizce bilmiyor oluyor, ama yine de
anlaşabiliyorsunuz. Önce size giymeniz için bol kıyafetler veriyorlar. Sonra
masaja başlıyorlar ve “acıtırsam söyle” dediklerini anlıyorsunuz. Bana göre çok
hafif bir masaj değildi, ama erkek kardeşim uyuyakaldı mesela. Sanırım masajı
yapanın elinden eline değişiyor.
İstenmeyen durumlar olmasın diye de aralara sadece perde
çekiyorlar, istediğiniz zaman yan tarafta masaj yapılanı görebiliyorsunuz.
Masajdan sonra da zaten aşırı gevşemiş olmanız yetmemiş gibi bir de yeşil çay
ikram ediyorlar.
Ben gitmedim ancak yüz, el, ayak masajı yapan yerler de
varmış.
Yemek yeme yerleri çok fazla ve her çeşit, çünkü genelde
yaşadıkları evlerde mutfak yokmuş. Çoğu insan dışarıda yiyormuş. Sokaklarda
şişe dizilmiş halde meyve satıyorlar mesela, bence çok güzel. Ayrıca deniz
ürünlerine oldukça hakim oldukları için balık restoranları çok başarılı. Ben
hiç kedi köpek yenen yer görmedim, ama kızarmış hamam böceği gördüm mesela.
Atıştırmalık olarak yeniyormuş. Fındık fıstık satılan yerlerde büyük çuvallar
içinde satılıyor.
Aç kalma gibi bir durum bence söz konusu değil. Uzakdoğu
olduğu için bir önyargı var tabi, ama ben mesela Hong Kong’da daha fazla aç
kalmıştım, kokular midemi bulandırmıştı. Hong Kong’un metropollüğüne kanmamak
lazımmış yani. :)
Çok büyük biri hayvanat bahçesine gittik. Filden kuşa,
maymundan timsaha her türlü hayvana bakıyorlar. Şuan olsa belki de gitmek
istemeyeceğim bir yer çünkü hayvanlara eziyet olduğunu düşünüyorum. Büyük kaplanları
uyuşturup yanlarında fotoğraf çektirmenizi sağlıyorlar mesela, hayvanlar biraz
ilacın etkisinden çıktığında sopa gibi şeylerle vurarak sakinleştirmeye
çalışıyorlar.
Bir adamın timsahla gösterisi oluyor, belirli aralıklarla.
Timsahlar çok tembel ve üşengeç hayvanlarmış. Adam timsahın ağzını açıp
kafasını içine soktu mesela, hayvan hiçbir şey yapmadı. Biz izleyenler olarak
yeterince çığlık atmışızdır tabi. Hayvanat bahçesini incelemek için tık tık.
Pattaya’ya giden küçük tekneler var. MUTLAKA GİDİN.
CENNETTEN BİR PARÇA. Denizi, kumu, havası, her şeyi mükemmel. Bize gitmeden
önce deniz ayakkabısı getirin, ayağınıza hayvan ya da kaya çarpmasın
demişlerdi. Hayvanı kayayı bırakın, denizde bir gram toz yok. Kumu desen
incecik. Sahil kesiminin hemen yanında yine deniz ürünleri kafeleri var. Çok salaş
mekanlar ama her şeyleri harikaydı.
Gerçekten uzakdoğuyu gezdiğinizi hissettirecek bu mükemmel
ülkeyi mutlaka görmelisiniz. Ben kesinlikle bir daha gitmek istiyorum, tadı
damağımda kalan yerlerden biri.
Bu arada, artık Bloglovin'deyim, beni takip ederseniz sevinirim! Buraya tık!
Bu arada, artık Bloglovin'deyim, beni takip ederseniz sevinirim! Buraya tık!
Sevgiler,
B.