1 Mayıs 2016 Pazar

Helsinki, Finlandiya

Tabii ki gittiğiniz mevsime de bağlı ama, ben nisan ayında gitmeme rağmen don-dum. Allah’ım o ne soğuk. Biz de Türkiye’de kış yaşıyoruz tabi ama, o soğuklar başkaymış. Aman kaşkolum sığmadı, eldiveni de boş ver demeyin.

Helsinki, Finlandiya’nın en büyük şehri ve başkenti. Nüfus olarak İstanbul’un büyük bir semti kadar neredeyse. Zaten Finlandiya’nın nüfusu da 6 milyon civarı kadar. Koca ülke bizim Ankara.
Ben Finlandiya’ya bir kongre için gitmiştim, bu yüzden de 6 gün boyunca oradaydım. Ancak 6 gün gezip de görülecek bir yer yok. Bu yüzden biz bir günümüzü Tallinn, Estonya’da geçirdik. Ondan da başka bir yazımda bahsedeceğim.

Gelelim Helsinki’de gezilecek yerlere. Öncelikle metro kartı gibi bir şeye ihtiyacınız olacağını düşünmüyorum. Biz neredeyse her yeri yürüyerek gezdik. Ayrıntılı bir haritayla çok rahat nereye gideceğinizi bulabilirsiniz.

Şehir merkezi, yani, havaalanından bindiğimiz Helsinki şehir merkezine giden trenin son durak istasyonu ve çevresi; en kalabalık görebileceğiniz yerler. Kalabalık dediysek İstiklal Caddesi akıllara gelmesin. Şehrin geri kalanının boşluğunu görünce orası kalabalık gelmişti sadece. Bu meydan ve paralel arka caddelerinde alışveriş merkezleri, yemek yerleri, kafeler ve bazı müzeler var.
Meydanda karşınıza ilk çıkacak binalardan biri Modern Sanat Müzesi. Bizim gittiğimiz tarihlerde Rodin ve Japon Kültürü sergisi vardı ve öğrencilere ücretsizdi. Kaçırmadık, girdik.

Stockmann diye bir alışveriş mağazaları var. Bizim Boyner gibi, içinde değişik markalar bir arada. Büyük Avrupa markalarının çoğunu gördük, Stockmann'da olmasa bile alışveriş merkezlerinde var.

Nedense hiçbir yerde hediyelik eşya dükkanı yoktu. Turiste kapalı bir ülkeler bence. Zaten insanları da soğuk ve asla misafirperver değil. Her yer o kadar erken kapanıyor ki, bu insanlar ne zaman çalışıyor ki dedik. Neyse, konuyu dağıtmayayım.

Kaya kilisesi, mutlaka görülecekler arasında. Gerçekten kayaları kullanarak kilise inşa etmişler.

Eski Pazar ve Pazar Yolu gibi saçma bir şekilde çevirebildiğim iki yer var. Biri klasik pazar kurulmasını bekleyeceğimiz bir meydan, ama biz gittiğimizde toplasan 5 tane tezgah yoktu. Bu bahsettiğim pazar meydanının biraz ilerisinde Pazar Yolu dediğim yer var. Bizim kapalı çarşılarımız gibi, bir koridor şeklinde sağlı sollu dükkanlar olarak tanımlayabilirim. Akşam 5’te kapanması dışında çok tatlı bir yerdi. Hatta içinde bir tezgahta iskender, baklava, helva falan gördük. Tadını bilemem tabi ama canınız çok Türk yemeği çekerse orası işinize yarayabilir.

Yine klasik bir Avrupa şehri olduğu için bir senato meydanları var. Meydanda bir tanede kilise var ki, bilmemkaç tane merdiven. İnsan ibadetten soğur. Zaten haftanın her günü halka açık olmadığı için giremedik.










Şehri yukarıdan görebilmeniz için her Avrupa başkentinde olduğu gibi burada da dönme dolap var. Durmuyor, çok yavaş ilerliyor, böylece binmesi kolay oluyor. Ancak küçük olduğu için toplam 15 dakika sürüyormuş. Fiyatı yanlış hatırlamıyorsam 12 euro’ydu. Biz binmemeyi tercih ettik.






Limandan Suomenlinna isimli bir adaya, yarım saat, bilemedin 45 dakikada bir kalkan feribotlar var. Biletleri gidiş-dönüş 5 euro. Gidiş 15 dakika sürüyor. Ada ise dünya tatlısı. Zaten Türkiye’ye geldikten sonra UNESCO’nun koruma altına aldığını gördüm, #cahillik.



Ada sanki bağımsız festival filmleri burada çekilsin, buraya gelen sakinlikten ve oksijen fazlasından kafayı yesin, hayatı sorgularken depresyonlara girilsin diye kurulmuş. Yaz aylarında görsel açıdan çok daha yeşil ve güzel oluyormuş, maalesef biz gittiğimizde pek yeşil değildi.



Ada yüzölçümü olarak küçük ama çok fazla müzesi var. Tabi bu müzeler sadece yaz ayları ve özel günlerde açık oluyormuş, o ayrı. Hayır açtın müzeyi, iki insan görsün dimi. Sadece adanın kendi tarihini anlatan ve hediyelik eşya satan müzesi açıktı. Onun dışında Oyuncak Müzesi varmış mesela, keşke mümkün olsaydı da görseydik.

Bu arada, adaya gidelim diye bilet aldık, baktık daha 45 dakikamız var, hemen kafamızı kaldırınca bir kilise gördük. Orayı da bahaneyle gezmiş olduk.




Yemek açısından bir şey beklemeyin. Hatta hazır çorba falan alın yanınıza. Çünkü hem gereksiz pahalı, hem de mutfakları olmadığı için kuru kuru hazır şeylere mecbur kalıyorsunuz.

Şehrin merkezindeki Hard Rock Cafe’de ve Il Siciliano isimli bir İtalyan Restoranı’nda Türk çalışanlarla karşılaştık. Özellikle Il Siciliano’daki arkadaş epey yardımcı oldu sağ olsun. Tabi biraz “Türk milleti her yerde işte göçebeyiz ehuhee” muhabbeti yaptık.
Bir daha gitmeyi düşünür müyüm, hayır. Ama yine de benim için güzel bir deneyim olduğunu düşünüyorum.

Sevgiler,

B.

1 yorum:

  1. Bu Mayo Clinic'ten genel bir mesajdır ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, eğer bir böbrek satmak istiyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
    mayocareclinic@gmail.com
    Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garanti edilir.
    Daha fazla bilgi için lütfen bize bir e-posta mesajı gönderin.

    YanıtlaSil