Tabii ki gittiğiniz mevsime de bağlı ama, ben nisan ayında
gitmeme rağmen don-dum. Allah’ım o ne soğuk. Biz de Türkiye’de kış yaşıyoruz
tabi ama, o soğuklar başkaymış. Aman kaşkolum sığmadı, eldiveni de boş ver
demeyin.
Helsinki, Finlandiya’nın en büyük şehri ve başkenti. Nüfus
olarak İstanbul’un büyük bir semti kadar neredeyse. Zaten Finlandiya’nın nüfusu
da 6 milyon civarı kadar. Koca ülke bizim Ankara.
Ben Finlandiya’ya bir kongre için gitmiştim, bu yüzden de 6
gün boyunca oradaydım. Ancak 6 gün gezip de görülecek bir yer yok. Bu yüzden
biz bir günümüzü Tallinn, Estonya’da geçirdik. Ondan da başka bir yazımda
bahsedeceğim.
Gelelim Helsinki’de gezilecek yerlere. Öncelikle metro kartı
gibi bir şeye ihtiyacınız olacağını düşünmüyorum. Biz neredeyse her yeri
yürüyerek gezdik. Ayrıntılı bir haritayla çok rahat nereye gideceğinizi
bulabilirsiniz.
Şehir merkezi, yani, havaalanından bindiğimiz Helsinki şehir
merkezine giden trenin son durak istasyonu ve çevresi; en kalabalık
görebileceğiniz yerler. Kalabalık dediysek İstiklal Caddesi akıllara gelmesin.
Şehrin geri kalanının boşluğunu görünce orası kalabalık gelmişti sadece. Bu
meydan ve paralel arka caddelerinde alışveriş merkezleri, yemek yerleri,
kafeler ve bazı müzeler var.
Meydanda karşınıza ilk çıkacak binalardan biri Modern Sanat
Müzesi. Bizim gittiğimiz tarihlerde Rodin ve Japon Kültürü sergisi vardı ve
öğrencilere ücretsizdi. Kaçırmadık, girdik.
Stockmann diye bir alışveriş mağazaları var. Bizim Boyner
gibi, içinde değişik markalar bir arada. Büyük Avrupa markalarının çoğunu gördük, Stockmann'da olmasa bile alışveriş merkezlerinde var.
Nedense hiçbir yerde hediyelik eşya dükkanı yoktu. Turiste
kapalı bir ülkeler bence. Zaten insanları da soğuk ve asla misafirperver değil.
Her yer o kadar erken kapanıyor ki, bu insanlar ne zaman çalışıyor ki dedik. Neyse,
konuyu dağıtmayayım.
Kaya kilisesi, mutlaka görülecekler arasında. Gerçekten
kayaları kullanarak kilise inşa etmişler.
Eski Pazar ve Pazar Yolu gibi saçma bir şekilde çevirebildiğim
iki yer var. Biri klasik pazar kurulmasını bekleyeceğimiz bir meydan, ama biz
gittiğimizde toplasan 5 tane tezgah yoktu. Bu bahsettiğim pazar meydanının
biraz ilerisinde Pazar Yolu dediğim yer var. Bizim kapalı çarşılarımız gibi,
bir koridor şeklinde sağlı sollu dükkanlar olarak tanımlayabilirim. Akşam 5’te
kapanması dışında çok tatlı bir yerdi. Hatta içinde bir tezgahta iskender,
baklava, helva falan gördük. Tadını bilemem tabi ama canınız çok Türk yemeği
çekerse orası işinize yarayabilir.
Yine klasik bir Avrupa şehri olduğu için bir senato
meydanları var. Meydanda bir tanede kilise var ki, bilmemkaç tane merdiven.
İnsan ibadetten soğur. Zaten haftanın her günü halka açık olmadığı için
giremedik.
Şehri yukarıdan görebilmeniz için her Avrupa başkentinde
olduğu gibi burada da dönme dolap var. Durmuyor, çok yavaş ilerliyor, böylece
binmesi kolay oluyor. Ancak küçük olduğu için toplam 15 dakika sürüyormuş.
Fiyatı yanlış hatırlamıyorsam 12 euro’ydu. Biz binmemeyi tercih ettik.

Limandan Suomenlinna isimli bir adaya, yarım saat, bilemedin 45 dakikada bir kalkan feribotlar var. Biletleri gidiş-dönüş 5 euro. Gidiş 15 dakika sürüyor. Ada ise dünya tatlısı. Zaten Türkiye’ye geldikten sonra UNESCO’nun koruma altına aldığını gördüm, #cahillik.
Ada yüzölçümü olarak küçük ama çok fazla müzesi var. Tabi bu
müzeler sadece yaz ayları ve özel günlerde açık oluyormuş, o ayrı. Hayır açtın
müzeyi, iki insan görsün dimi. Sadece adanın kendi tarihini anlatan ve
hediyelik eşya satan müzesi açıktı. Onun dışında Oyuncak Müzesi varmış mesela,
keşke mümkün olsaydı da görseydik.
Bu arada, adaya gidelim diye bilet aldık, baktık daha 45
dakikamız var, hemen kafamızı kaldırınca bir kilise gördük. Orayı da bahaneyle
gezmiş olduk.
Yemek açısından bir şey beklemeyin. Hatta hazır çorba falan
alın yanınıza. Çünkü hem gereksiz pahalı, hem de mutfakları olmadığı için kuru
kuru hazır şeylere mecbur kalıyorsunuz.
Şehrin merkezindeki Hard Rock Cafe’de ve Il Siciliano isimli
bir İtalyan Restoranı’nda Türk çalışanlarla karşılaştık. Özellikle Il Siciliano’daki
arkadaş epey yardımcı oldu sağ olsun. Tabi biraz “Türk milleti her yerde işte
göçebeyiz ehuhee” muhabbeti yaptık.
Bir daha gitmeyi düşünür müyüm, hayır. Ama yine de benim
için güzel bir deneyim olduğunu düşünüyorum.
Sevgiler,
B.
Bu Mayo Clinic'ten genel bir mesajdır ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, eğer bir böbrek satmak istiyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
YanıtlaSilmayocareclinic@gmail.com
Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garanti edilir.
Daha fazla bilgi için lütfen bize bir e-posta mesajı gönderin.